Daha önce bu blogda da ifade etmiştim. Kişi her eylemiyle-sözüyle kendini ifşa eder hatta ifşa etmek ister. (Bknz. Arendt)
Birinin başka biri hakkındaki "ifşa"sı da dolayısıyla öncelikle kişinin kendisini ifşa etmesidir. Örneklerini görüyoruz: bir fiziksel şiddet ya da cinsel taciz iddiası duyuyoruz biriyle ilgili. Bu iddiayla ilgili emin olduğumuz an çoğunlukla suçlanan kişinin yaptığı açıklama oluyor. Şüphelerimizi kişinin açıklamaları ya da eylemleri bitiriyor. Fiziksel şiddetle suçlanan biri basın açıklaması yapıyor ve suçlu olmadığını anlatırken adeta karşısındakileri dövüyor vs.
Zeynep Dilara da sosyal medyasında başkalarını ifşa etmek için söyleyip yazdıklarıyla asıl olarak kendisini sarih bir şekilde ifşa ediyor.
Benimle ilgili çektiği videoda söylediği ve altına eklediği açıklamada yazdıklarına tek tek yanıtlar verip kötücül yalanlarını ve tembel bir zihnin ürünü olan maddi hatalarını göstermeye çalışmayacağım. Bu tip insanlar için yalan söylediklerinin açığa çıkmasının ya da aptalca maddi hatalar yaptıklarının kendilerine gösterilmesinin hiç bir önemi yoktur. Çünkü onlar büyük resmin daha doğrusu büyük davanın peşinde oldukları için bunların bir önemi yoktur. Bütün büyük davalar ya da teleolojik ideolojiler kolayca harcanacak başka bir insan grubu varsayar neticede. Kadınların üstün olduğu inancına sahip biriymiş ve feminizmle kadınların üstünlüğü tesis edilene kadar taktiksel bir işbirliği yapıyormuş. Yani onun davası herkesinkinden daha büyük.
Zeynep Dilara'nın yaptığı farklı ifşa paylaşımlarına bakınca özensiz araştırmalar, yalapşap analizler havada uçuşuyor ve geriye kalan en önemli şey Zeynep Dilara'nın salt kendisi oluyor. Tam bir sosyal medya fenomeni olmak isteme sendromu. İlginçtir kendisinin daha çok ilgisini çeken vakalar hep aşırı muğlak ya da tümüyle sahte olanlar. Böylece kendi tacizci personasının etkisini artırmak istiyor adeta. Başka bir ifadeyle davası büyüdükçe akılsızlığı ve kötücüllüğü de büyüyor.
Günlerce çok ünlü bir karikatürist hakkında ifşa başlıkları açtı, uzun uzun video çekti. Bu insanı günlerce ağır bir şekilde taciz etti ama anlattığı hikayenin bu karikatüristle somut hiç bir ilgisi yoktu. Diğer bir örnekte ise sol çevrelerde ünlü bir erkekle başarısız bir date'e çıkan bir woke kadının ipe sapa gelmez zırvalarla bu başarısız date hikayesini sosyal medya etkileşim malzemesi yapma girişimini ciddi bir meseleymiş gibi göstermeye çalıştı.
Profiline bakarken bir tiyatro oyunu için çektiği bir video da dikkatimi çekti. Aiskhiülos'un kayıp oyunlarından Danaides'in bir yeniden yazımı için yapılmış bir kısa film. Bu yazıda sadece bu film üzerine yazsaydım keşke diye düşünmeden edemedim. Çünkü bu film Zeynep Dilara'nın karakterini, zekasını ve imajinasyonunu tümüyle ele veriyor.
Filmdeki kadınlar Aiskhülos'un hikayesinden bağımsız olarak aşırı problemli resmedilmiş: Kadınlık romantize edilmeye çalışılırken arabeskleştirilmiş. Film, kadınları ağlak ve sefil çizerken seyircinin üzerinde ahlaki bir tahakküm de kurmaya çalışıyor yani. Tecavüz gibi kimsenin itirazı olamayacak konuya değiniyor diye yaptığı bütün sakilliklerin görmezden gelineceğini varsaymış. Eminim kimse de ona cesaret edip berbat bir film yaptığını söylememiştir. Bu filmde de kendi şahsi taciz videolarıyla aynı kalıp var: Etik olarak herkesin tarafgir olacağı bir konuyu -kadınların fiziksel cinsel şiddet görmesi- kendine kalkan yaparak kendi kötücüllüğüyle herkese üstünlük taslıyor.
Oyun hangi yeniden yazıma dayanılarak yapıldı yazılmamış. Ama mitten biliyoruz ki bu kadınların üstleri başları kanlar içinde, ellerinde cinayet aletine dönüştürdükleri saç tokalarıyla zorba kocalarını öldürmüşler. Pek de öyle ağlak tipler değiller yani. Aiskhülos'un, Mitin ne dediğinin, ne anlatmaya çalıştığının bir önemi kalmamış. Kendi hastalıklı ruhlarını ve kısır imajinasyonlarını gerçek ve hepsinden üstün zannettiklerinden kimin ne dediğini ne dinler ne de anlayabilerler. Özetle film o kadar kötü ki keşke böyle çirkinlikleri sanat diye pazarlayanlara dolandırıcılıktan dava açılması mümkün olsaydı diye düşünmeden edemiyor insan. Neyse. İsteyen burdan izler kendi karar verir.
Benimle ilgili çektiği taciz videosunda ise aklınca beni cinci hocaya benzeterek aşağılamaya çalışıyor ama maalesef kendisi Ecinniler romanından fırlamış bir karakter gibi duruyor.
Cinciye başvuranlar en azından başkalarına karşı daha dürüstler ve kendilerindeki problemin sebebinin cinler olduğunu söyleyerek başka insanları suçlamaktan imtina edebiliyorlar. Bu tip cinlenmiş, kötücül "aydınlanmış" karakterler ise yıllarca terapiye gidiyorlar iyi ihtimalle ama problemin kendilerinde değil başkalarında olduğuna iman ettiklerinden hiç bir somut sonuç alamıyorlar.
Bu taciz videolarını yapması için kendi kötücüllüğü ve "cinlenmişliği" dışında bir sebep bulmak zor. Çünkü ne herhangi somut bir vakaya katkısı var ne de genel olarak cinsel taciz meselesine. Hatta takipçilerinden bazılarının aklı başında sorularına, yorumlarına doğru dürüst yanıt bile veremiyor: Bir nefes-beden çalışmasına katılmayı iman etmekle aynı kefeye koyup zırvalamaktan çekinmiyor. Çünkü kendisi öyle "hissetmiş" zamanında böyle çalışmalara katıldığında.
Diğer sebep ise zamanın ruhuyla ilgili sanırım. Terörün go prolarla şiddet pornografisi yayınlaması kınanan değil destek bulan bir eylem artık. Çünkü çok büyük bir davaya "hizmet" ediyorlardı. Neden o da aynı kalıbı kullanmasın ki?
Aşırı kibirli ve aynı oranda başarısız bir sinemacı olduğundan kibri ona bu çelişkiyi bastırması için tacizci rolü oynatıyor ve erdem sinyalciliği olarak bilinen kamusal "mastürbasyon" yaptırtıyor. Üstelik ne yaptığının farkında bile değil muhtemelen. Umarım bir gün bu yaptıklarıyla yüzleşir ve böylece iyi bir insan ve sanatçı olabilir. Kadınların üstünlüğüne inanıyorum zırvalıklarıyla böyle videolar-filmler çekerek ne sağlıklı bir insan ne de sanatçı olabilir çünkü.
Yorumlar
Yorum Gönder