Mimesis Dergi’ye Cevap

Medrese ve benim hakkımdaki yayınlarla ilgili mahkemeye yaptığım başvuru sonucunda bu yayınların hemen hepsiyle ilgili erişim engeli kararı çıktı. Mahkeme şu gerekçeyle karar verdi:

 “sabıkalı olmadığı halde sabıkalı gösterildiği, masumiyet karinesini ortadan kaldıracak ve kişiyi kesin suçlu gösteren haber ve yayınlar yapıldığı anlaşılmakla; belirtilen internet adreslerindeki itiraz eden ile ilgili haberlere ve paylaşımlara erişimin engellenmesine karar vermek gerekmiştir


Mimesis-Dergi adlı site de bu kararı hukuksuz bulduklarını, mecburen uyduklarını ama en kısa sürede kaldırmak zorunda kaldıkları yayınları tekrar yayınlayacaklarını açıklamışlar hem sitelerinde hem de instagram sayfalarında. 

 

Şimdi basın ve ifade özgürlüğünden bahsediyorlar ama hem benimle ilgili yaptıkları yayınlarındaki dilleri hem de habercilik adı altında yapıp ettikleri pek de bu sözleriyle örtüşmüyor.

 

Öncelikle, basın etik ilkelerini ayaklar altına alarak hakkımdaki cinsel taciz ve saldırı iddialarını iddia olarak değil “ifşa edildi” “taciz vakası” “sahte hoca” diliyle verdiler. Sanki olanların birinci elden tanığıymış ya da hakkımda bir hüküm varmış gibi davrandılar.

 

İddia sahipleri elbette iddia kipinden değil hakikat kipinden konuşurlar. Ancak iddia sahiplerinin söylediklerini aktaracak olan basın kurumlarının diline dikkat etmesi ve suçlamaların iddia olduğu gerçeğini gizlememeleri gerekirdi. Bunu ne Mimesis-Dergi ne de diğer kişi ve kurumlar yaptı. 

Bir insanın ve onun kurduğu kurumun üstüne vahşice çullandılar.  Yayıncılık güçlerini bir silah gibi kullandılar ve Tiyatro Medresesi’nin bitirilmesine sebebiyet verdiler. 

 

İlginçtir ki şimdi yaptıkları açıklamada ise tam da zamanında kullanmaları gereken dili kullanmışlar:


13 Şubat 2021 tarihinde C.M. hakkında oyunculuk eğitiminde cinsel taciz ve saldırı iddialarında  bulunulmuş…” 


 Buradan da anlaşılıyor ki bir iddiayı nasıl vermeleri gerektiğini aslında gayet iyi biliyorlarmış: 

 

Erişim engeli getirilen linklerin hepsinde ise iddia kelimesi hiç kullanılmadı, “İfşa” ve “taciz vakası”ndan başka bir kip kullanılmadı. 


Yine açıklamalarında demişler ki “… yayıncılık ilkelerimiz çerçevesinde yeniden düzenleyip tekrar yayınlayacağız.” Yayıncılık ve basın ilkelerine o zaman uymamış olduklarını itiraf mı ediyorlar?

Muhtemelen yazının altına ekledikleri kaldırılan link adları sebebiyle mahkeme bu sayfayı da kaldıracak. Basın etik ilkelerine uyarak ve kişisel nefretlerine alet olmadan yani çete gibi hareket etmeden yayın yapmayı umarım başarabilirler. Böylece ben de kendileriyle tartışmaya devam edebilirim. 

  

Ancak Mimesis-Dergi’nin diğer basın kuruluşlarından farklı olarak yaptığı başka şeyler var ki sırf bunlar bile basınla, basın etiğiyle uzaktan yakından ilgileri olmadığının, çete ahlakıyla hareket ettiklerinin kanıtı olarak gösterilebilir. 


“İfşa” kampanyası başladığında Medrese’de uluslararası bir dans atölyesi devam ediyordu. Bu kampın eğitmenlerinden birinin telefonunu Mimesis-Dergi'den birileri bulup aramış ve “İfşaya rağmen neden Medrese’de atölye yapmaya devam ediyorsunuz?” diye "sormuşlar", eğitmen de kendilerini “Sorularınızı yazılı olarak iletirseniz yanıt veririm.” diye yanıtlayınca bir daha ne soru sordular ne de aradılar. 

 

Daha sonra da Workcenter of J. Grotowski’nin Medrese ile ilgili yaptığı bir açıklamayı bilinçli olarak çarpıttılar : “suspend” (askıya alma, geçici olarak durdurma) kelimesini “sonlandırma” olarak çevirdiler. Kendilerinin 35 yıllık bir çeviri araştırma dergisini yönettikleri düşünülürse bunun İngilizce yetersizliğinden değil de art niyetten kaynaklandığını tahmin etmek zor değil.  

 

Bu davranışlar gazetecilik maskesi takmış linç çeteciliği değilse nedir? 

 

Şimdi de basın ve ifade özgürlüğü kavramlarını dejenere etme pahasına bu kavramların arkasına sığınarak yaptıkları çirkinliklerin görülüp anlaşılmayacağını zannediyorlar. 

 

Şeklen bile olsa hiçbir etik ilkeye bağlı olmadan yapılan bu yayınlar hukuki bir yaptırımla karşılaşınca “amacımız tartışmak ve haber vermekti, basın özgürlüğümüz çiğneniyor”   diye bağırmanın pek bir inandırıcılığı olmuyor maalesef. Hak ve hukukla ilgisi olmayanları kandırabilirler ancak.

 

Özetle bu olayda başta Mimesis-Dergi olmak üzere hiçbir “basın” kuruluşu meseleyi tarafsız ve objektif bir dille ne aktardı ne de tartıştı. Bu sebeple de olması gerektiği gibi erişim engeli kararı çıkıyor haklarında.

 

 

İddiaların içeriğiyle ilgili olarak ise neredeyse iki yıl önce tüm kamuoyuna, isteyen herkesle her türlü mecrada tartışmaya ve yüzleşmeye hazır olduğumu beyan etmiştim. Maalesef kimseden ne tek bir ses çıktı ne de hakkımda herhangi bir hukuki girişimde bulunuldu. Bu sebeple bu “ifşa”yı yazan ve sahneye koyanların birkaçı aleyhine ben dava açmak durumunda kaldım.  Davalar halen devam ediyor. Kararlar çıktığında isteyen istediği yorumu ve haberi yapacaktır. Benim de o zaman geldiğinde söyleyeceklerim olur muhtemelen.

 

Son olarak "basın yayın" kuruluşları dahil bu ifşa adlı linci örgütleyenlere şunu söylemek istiyorum: Birazcık aklınızı kullanırsanız ve vicdanınız varsa bu meselenin neden peşini bırakmadığımı ve bırakmayacağımı anlayabilirsiniz. Benim hakkımda ne düşündüğünüzle pek az ilgilenirdim zaten ama artık hiç umurumda değil düşünceleriniz daha doğrusu dedikodularınız.  Bunlar, vicdanlı insanlara hukuk tanımaz tipler olduğunuzu daha fazla göstermeye yarıyor sadece.  


Yazdıklarımdan sonra bir kısmınız yazdıklarını tek bir açıklama yapmadan sessizce silip kaçtı, bir kısmınız da sayfalarınızda unutuluşa bıraktınız iftiralarınızı. Unutmayacağız hashtaglerinizi hatırlamak bile istemiyorsunuz. Sizin gibi ben de unuturdum belki ama o yazdıklarınız beni değil çocuklarımı hedef alıyor artık: çocuklarımın sizin hınç dolu iftiralarınız yüzünden akran zorbalığına maruz kalmaması için elimden gelen her şeyi yapacağım. Anlıyor musunuz aydın/sanatçı müsveddeleri?

 

 

 

Not1: Bu vesileyle hausbühne adlı youtube kanalının sahibi Noyan Ayturan’a dair de bir şeyler söylemek istiyorum: Sizinle Twitter’dan açık olarak yazışmıştık. Hakaret ve iftira dolu olduğunu iddia ettiğim video yayınınıza karşı cevap hakkımı kullanmak istediğimde bana kaçamak yanıtlar verdiniz ve sonunda da muhtemelen mahkeme kararıyla ya da kendi kendinize videoyu sessiz sedasız kaldırdınız. Şimdi de gelip Mimesis’in açıklamasını like’lıyorsunuz.  Sanırım o zaman da söylemiştim ama tekrar etmekte beis yok: Ancak bir kalabalığın arasından bağırıp çağırmayı becerebiliyorsunuz ve bunu da düşünce ve ifade zannediyorsunuz. 

Keşke böyle yapmasanız. 



Not2: Mimesis'in kuruluşundan beri, 30-35 yıldır, Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü titrini taşıyan Cüneyt Yalaz'ın, bana yönelik sosyal medyada icra edilen lince yönelik vicdan muhasebesi yapan birine yaptığı yorumu eklemek isterim. Bu ve bunun gibi kişilerin olduklarını zannettikleri kişi ile gerçekte oldukları ucuz çeteci kişilik arasındaki uçurum ibretlik.






Yorumlar